TÜRKBESD Basın Toplantısı 18 OCAK 2019

TÜRKİYE BEYAZ EŞYA SANAYİCİLERİ DERNEĞİ

TÜRKBESD

BASIN BÜLTENİ

18 Ocak 2019

 

Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Türkiye’nin en önde gelen firmalarını bünyesinde barındıran ve dünyanın en büyük ikinci üreticisi olan beyaz eşya sektörünü temsil etmektedir. Dernek bir basın toplantısı ile 2018’deki gelişmeleri paylaşmıştır.

TÜRKBESD Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Güler “sektörün 4 beyaz eşyada (buzdolabı, çamaşır makinası, bulaşık makinası, fırın) 2017’de iç satışların itici gücüyle %7,3 büyüdüğünü, ancak 2018’de ihracattaki %6’lık büyümeye karşın iç satışlardaki %17 daralma sebebiyle toplamda %1 civarında küçülme olduğunu” belirterek, üretim rakamlarının da paralel olarak küçülme gösterdiğini vurgulamıştır.

 

İç piyasadaki daralma uluslararası rekabet gücümüzü etkileyecektir…

 

“Büyüklük olarak 57 Milyar TL’lik bir sektör olan beyaz eşya sektörünün cirosunun %75'inin ihracat kaynaklı olduğu ve dünyada 100’ü aşkın ülkeye çoğunluğu AB pazarı olmak üzere ihracat yapıldığını” vurgulayan Güler “Doğrudan istihdamın 60.000 kişi olduğunu, ancak sektör olarak geniş bir ekosisteme sahip olduklarını, 500 tane KOBİ büyüklüğünde yan sanayi ve 15.000 tane perakende satış noktaları bulunduğunu, 3500 tane satış sonrası hizmet yerine getiren servis ağı bulunduğunu, dolayısıyla istihdamda 600.000 kişi civarında çok büyük bir rakamdan söz ettiklerini” dile getirmiştir.

Çin’den sonra üretim kapasitesi olarak dünyada en büyük ikinci beyaz eşya sektörü olduklarını söyleyen Güler “Böylelikle Avrupa birliğindeki pek çok büyük ülkeyi geride bırakmış oluyoruz. Sektörümüzün büyüklüğü sadece üretim kapasitesinden meydana gelmiyor; ARGE, patent, uluslararası marka yönetimi, tedarik zinciri yönetimi anlamında da Türkiye ortalamasının üzerindeyiz. Ancak, Türkiye’nin bu avantajlı durumunun devam etmesi risk altındadır. Gelişen teknolojinin bir parçası olmak için sanayi 4.0 yatırımları yapılmaktadır. Uzun süre yüksek seyreden ve geriden gelen maliyetlerin baskısı bir süre daha hissedilecektir” dedi.  

Geçen yıl 620.000 adet aylık ortalama iç satış gerçekleştiği ancak 2018’de 515.000 seviyesinin zorlukla yakalandığı, Kasım ayında devreye giren ÖTV teşvikinin daralmayı yavaşlattığı ve bu sebeple iç satışlarda %17 küçülme ile yılın kapatıldığı belirtilmiştir.

Sn. Ergün Güler “Teknolojik gelişmeler sektörün omurgasını oluşturmaya başladı. Rekabet gücü, maliyet avantajından ziyade teknolojik başarıya dayanıyor. Bu durum mevcut istihdam yapısının ciddi şekilde gözden geçirilmesini de gerekli kılıyor. Zira bizim ekosistemimiz aynı zamanda bizim müşterimizdir. Müşterilerimizin alım gücünü yitirmesi asla istemediğimiz gibi sosyal anlamda hiç kimsenin olumsuzluk yaşamasını da dilemeyiz.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Türkiye’de satılan beyaz eşyanın %95’inin Türkiye’de üretildiğini söyleyen Güler, Türk sanayisine yapılan katkının dış ticaret rakamları ile gözler önüne serildiğini belirtti. Sn. Güler “Beyaz eşya sektörü net ihracat fazlası veren bir sektördür. Ülkemizin cari açığına yapılan katkı ortadadır. 2018 olumlu seyreden tek rakam ihracattır.” dedi

Sn Güler, beyaz eşya sektörünün firma bazında alınan inisiyatifler ile enflasyonla mücadele programına katkı sağladığını, ancak ülkede genel bir talep daralması yaşanması sebebiyle, ister istemez üretim birim maliyetlerinin etkilendiğini belirtmiştir. “Üretim birim maliyetleri ise sektörün en önemli gücü olan ihracat rekabeti açısından bizi çok yakından ilgilendirmektedir. Tüm bu bulgular bizi, beyaz eşya sektörünün ihracat gücüne rağmen, gelişimi garanti altında olan bir sektör olarak görülmemesi gerektiği sonucuna getirmektedir.” diyerek sözlerini sürdürdü.  

 

2019 beklentileri…

ÖTV teşviki sektördeki küçülmeyi bir miktar frenlemiştir. Ancak buna rağmen 2018’de iç pazar %17 daralmıştır. Bu etkinin 2019’da da devam etmesi beklenmektedir. Sadece, daralmanın hızı ÖTV teşvikinin devamına bağlıdır. ÖTV indiriminin 2019 yılı boyunca devam etmemesi durumunda, sektörün %15 küçüleceği beklenmektedir.

 

Ana girdi yassı çelikte yerli arz kısıtı ve korumacılık…

Korumacı politikaların bu politikaları uygulayan ülkelerin milli gelirlerini azaltıcı etki yaptığına ilişkin ekonomik çalışmalar bulunduğunu belirten TÜRKBESD Başkan Yardımcısı Fatih Özkadı, “Türkiye ticaret savaşlarında korumacılık dalgasına kapılmamalıdır. Makro ekonominin faydası aslında her bir vatandaşın faydası demektir. Türk sanayi bir süredir çeşitli vergi ve sınırlandırmaların kıskacındadır. Girdi maliyetlerinin çok kritik olduğu bu dönemde temin sürecini ve piyasayı bozucu dıştan müdahaleler yapılması çok tedirgin edicidir. Döviz kurunun, üretim üzerindeki baskısını hisseden ve hatta pek çok girdisi yerli olmasına rağmen güncel döviz kuru karşılığından temin yapan beyaz eşya sektörü, rekabeti bozarak girdi maliyetlerini negatif etkileyecek (soğuk sac vergilerinin indirilmesine rağmen örneğin sıcak sac vergi artışları) vergisel düzenlemeler  ve korumacılık politikalarından olumsuz etkilenecektir.

Döviz kuru zaten bir maliyet artışı ve bir anlamda ticaret bariyeri oluştururken, ilave vergiler ile hammadde ve ara malı temini iyice pahalı hale gelmektedir. Birim maliyetlerdeki artış ihracat rekabetinde sektörü zor durumda bırakacaktır. Cari fazla veren bir sektör, ülke ekonomisine sağladığı bu avantajı yavaş yavaş kaybedecektir.” dedi.

Sn. Özkadı; “Yassı çelik kullanımı, beyaz eşya üretim maliyetinin %17’si kadardır. Sektörün karlılık oranları geleneksel olarak düşük seyretmektedir. 2018 itibariyle ve 2019’da da devam etmesi beklenen iç talep daralması, sektörün maliyet tarafına odaklanmasını zorunlu kılmaktadır. ABD’nin çelik ürünlerinde uyguladığı keyfi gümrük vergileri sebebiyle tüm dünyada tetiklenen demir-çelik ürünlerinde korumacılık yaklaşımına TÜRKBESD olarak daima karşı çıktık. ABD’nin ardından Avrupa Birliği’nin reaksiyonel olarak aldığı geçici korunma önlemi kararı Türkiye için de dengeleri bozmuştur. Esasen, ekonomik gerçeklere bakıldığında, ne AB’nin ne de Türkiye’nin çelikte ilave korunma tedbirine ihtiyacı vardır. Türkiye’deki çelik üreticilerinin ekonomik verisi son derece sağlamdır ve bir korunmaya ihtiyaçları yoktur.” dedi. 

Ticaret Bakanlığının çelik ürünlerinde kota kapsamında geçici korunma önlemi aldığını ve nihai önlem için yürüttüğü soruşturmanın süresini uzattığını belirten Özkadı “Kota miktarları Bakanlık tarafından hassasiyetle belirlenmiştir, kota miktarları aşılmadığı durumda ilave vergi söz konusu olmayacaktır. Kota miktarlarının aşılmasını, piyasanın daraldığı bu dönemde pek olası görmüyoruz. Ancak, Türkiye dinamik bir ülkedir. Pek çok değişken çok hızlı değişebilmektedir. Kota miktarlarının aşıldığı ve %25 ilave vergi geldiği durum beyaz eşya sektörü için sürdürülebilir olmayacaktır. Bu zaten negatife dönen üretimin neredeyse durmasına, istihdamın ciddi şekilde azalmasına, istihdam sağlayan yabancı sermayeli üreticilerin yatırımlarını gözden geçirmesine sebep olabilecektir. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Yıllardır emek vererek, büyük uğraşlarla uluslararası alanda rekabetçi bir yapıya kavuşturulan beyaz eşya sektörü artık ülkemizin stratejik sektörlerinden birisidir. Bu sektörün rekabetçiliği, küresel ticaret savaşları baskısıyla, güç duruma sokulmamalıdır.” dedi.

Fatih Özkadı, “Türkiye’de kaliteli çelik sac ürünleri bulunmakla birlikte, üretim hatlarının talep esnekliğine göre değiştirilmesinin çok maliyetli olması sebebiyle, talep eden sektör olarak biz bu maliyete katlanmak zorunda kalıyoruz. Bu ekonominin gerçeklerine uygun olmadığı için de, Türk beyaz eşya sektörü olarak ihtiyaç duyduğumuz teknik spesifikasyonlarda ve kalitede ve de uzun vadeli öngörülebilir fiyatlar ile yassı çelik -paslanmaz çelik ithalatı yapma gereği duyuyoruz. Ancak sektör, çelik talebini yıllar içinde giderek daha fazla yerli üretimden karşılama eğilimindedir. Çelik üretim kapasitesi rekabetçi bir zeminde arttığı durumda, yerli tedarik her zaman ilk seçenek olarak kalacaktır. ” şeklinde konuştu. Sn. Özkadı ayrıca, “Yerli üretim olmasına rağmen, dövize endeksli fiyatlama yapan çelik sektörü ile kıyaslandığında, döviz etkisini fiyatlara doğrudan yansıtmayan ve TL ile ürün fiyatlayan bir sektör olarak, aslında iç pazardaki fiyat enflasyonunu bir yere kadar dengelesek de tedarik zincirinde oluşan maliyet artışlarının da ağır biçimde ürün maliyetlerimiz üzerinde etkisini de hissediyoruz.” dedi.

 

Yassı çeliğin yerli arzındaki yapısal ihtiyaçların;

•Sıcak sac kapasite yatırımı

•Paslanmaz sac entegre tesis yatırımı

•Erdemir Boyalı sac tesisi yatırımı (soğuk sac kullanımından Beyaz eşyayı boyalı saca dönüştürebilmek rekabetçi maliyetlerde bir tesis)

•Kaplı sac tesis yatırımı (pet, pvc vs. Sac yüzey kaplama teknolojileri)

•Erdemir’in Sac servis merkezi kapasitesinin arttırılması, Beyaz eşya üreticisi ile kapasite birleştirme ve vergisel muafiyetin sorunsuz uygulanabilmesi için muafiyet prosedürlerinin kolaylaştırılması •Erdemir Galvaniz yatırımın hızlı biçimde devreye alınması ve gofrajlama yatırımı

•Aluzinc ve Alusi sac üretimi

•Farklı kalitelerde farklı ebatta üretim yapılarak ürün çeşitliliğinin artırılması

 

olduğu belirtilmiştir.

 

Sn. Özkadı, yerli kapasitenin artırılması ve çeşitlendirilmesine yatırım yapılması konusunun en önemli boyutunun, bu gelişmelerin piyasa koşullarında rekabetçi bir yapıda yapılması zorunluluğu olduğunu belirtmiştir. Sn. Özkadı “yerli çelik sanayi rekabetçi yapıya kavuşana kadar, çelik kullanıcısı ihracatçı sektörler veya ihracatçı sektörlere girdi sağlayan sektörler için dünya fiyatlarından ithalat yapılmasına imkan sağlanması gerekmektedir. Aksi takdirde, ülkemiz bir sanayiyi geliştirirken ihracatçı sanayileri kaybedebilir. Ki bu durumda zaten arzın karşılığı bir iç talep oluşmayacaktır.” dedi.  

 

Bitmiş ürün ithalatına karşı dezavantajlı durumdayız.

Sn. Özkadı, ithal edilen bitmiş beyaz eşya ürünlerinin Türkiye’ye sıfır gümrük vergisi ile girdiğini belirterek “Başta uzak doğulu üreticiler olmak üzere, beyaz eşya ithalatçısı firmalar yerli üreticilerin karşı karşıya bulunduğu girdi maliyetlerindeki artış baskısını yaşamamaktadır. Bu durum Türk beyaz eşya sektörünü rekabette dezavantajlı duruma düşürmektedir ” diye ekledi.

 

ÖTV’nin tamamen kaldırılması ile beyaz eşya sektörü başka bir noktaya sıçrayabilir…

Fatih Özkadı “Beyaz eşya iç talebi %17 ve üretim %1 azalmıştır. Bu, yurt içinde sosyal açılımları da olacak bir istihdam sorunu yaratabilecektir. Gelir cephesindeki tüm olumsuzlukların hem üreticiler hem tüketiciler açısından giderilmesi için ÖTV’nin kalıcı olarak kaldırılması gerekmektedir. Türkiye’nin gösterdiği ekonomik ve sosyal gelişim bu eşyaların bir anlamda “lüks” sayılmasına imkan vermemektedir. ÖTV tamamen kaldırılması, orta vadede ise sektörün istikrarlı büyümesine katkı sağlayacaktır. Dünyada, kendi ülkesinde pazarını büyüten sektörler aynı zamanda ihracatta daha da rekabetçi hale gelmektedirler. İç piyasanın çok ciddi kaldıraç etkisi yaptığı daima hatırlanmalıdır. Nihayetinde iç piyasa daralması sebebiyle üretim yapısında oluşacak değişiklikler ihracatı bir sonraki adımda mutlaka etkileyecektir.” dedi

 

Kredi kartı taksit sayısına getirilen kısıtlama

TÜRKBESD Başkan Yardımcısı İhsan Kara, “2018 yılını iç satışlarda  %17 küçülme ile kapatan beyaz eşya sektörü, Ağustos 2018’de kredi kartı taksit sayısına getirilen kısıtlamayı azalan talebin bir unsuru olarak görmektedir” dedi.  Bunun başlangıçta enflasyon hedeflemesinin bir parçası olarak görüldüğünü belirten Sn. Kara,  “ancak enflasyonun diğer unsurları olan üretici enflasyonu ve ithal enflasyonu, tüketici enflasyonu üzerine sirayet etmiş ve kredi kartı taksit sayısının azaltılması, öngörülen faydayı sağlamamıştır. Buna karşın sanayi üretimini etkileyen bir talep daralması oluşmasına sebep olmuştur. Tüketici talebinin kısılmasının, üretici, ihracatçı ve istihdam sağlayan beyaz eşya sektörü için orta vadede istihdam ve kapasite sorunları oluşturacağı, bununla bağlantılı olarak ihracat rekabetindeki gücün kaybedileceği ve cari fazla veren beyaz eşya sektörünün ülke ekonomisine sağladığı faydadan geriye düşüleceği öngörülmektedir.” dedi. Sn. Kara, beyaz eşya sektöründeki şartlar dikkate alınarak beyaz eşyayı kapsayan ürün grupları için kredi kartlı ve senetli satışlarda taksit sayısının 18-24 aya çıkarılmasının sektörü bir nebze olsun rahatlatabileceğini sözlerine ekledi.